içinde boğulduğum niyazlar
kuşun kanat sesinde ötüşünde
kendimi keşfettiğim aynalar
bir bıraktım ki ardımda
hiç ayrılamadım da
gece bir yol tuttum
ışıklarında yüzün
henüz varmadan durağa
tırmalar beni korkunç hüzün
yol uzadı, gece uzadı
gittim gittim de ayrılamadım
arkama baktım da
durduramadı
ben ardımda bir yuvamı bıraktım
çığlık çığlığa hatıralar
gözümün önünde yaşanacaklar
uzun karanlık
bir yol da yürüdüm
karın tokluğu el âlem derdi
elimde hâlâ tazenin kokusu
bıraktığım seslere döndüm de ah
kendi sesimde boğuldum
bir hasret düştü ki içime
evvel ahirim arasında mekik dokudum
yürüdüğüm yolların çakıl taşları
yağmur olup yağdılar üzerime
bir yol tuttum güneşte ayda yüzün
keşiş gibi yolumun her adımında
yine tırmalar beni korkunç hüzün
bir kez daha baktığımda
beni yanına çağıran küçük bir ses yalnızca
onu da ben duyamadım, varamadım yanına…